HİZMET TESPİTİ DAVASI
- Revşan Çiftçi
- 6 gün önce
- 3 dakikada okunur
İşçinin, işyerinde çalışmış olduğu sürenin veya prim ödemelerinin eksik yatırılması durumunda hizmet tespit davası açılarak bu durumun tespiti talep edilir. İşçilerin hak kaybına uğramaması adına hizmet tespiti davası oldukça önem taşımaktadır.
HİZMET TESPİT DAVASI NEDİR?
İşçinin, işyerinde çalışma süresi ve primlerinin hukuki olarak tespiti amacıyla hizmet tespiti davası açılır. Hizmet tespiti davasına; işverenin işçiyi SGK’na bildirmeden çalıştırması durumunda, çalışanın prim gün sayısının veya ücretinin düşük gösterilmesi halinde, işe giriş bildirgesinde hatalı tarih belirtilmesi nedeniyle, sigortalılık süresinin doğru tespiti için, prim gün sayısının tamamlanması gereken durumlarda başvurulur.
İşveren tarafından işçinin çalışma süresi ve prim ödemelerinin eksik veya hatalı bildirilmesi nedeniyle işçinin aleyhine birtakım sonuçlar doğmaktadır. Hizmet tespit davası ile işçinin emeklik, sağlık hizmetleri, işsizlik ödeneği ve tazminat haklarının zarara uğranmasının engellenmesi amaçlanır.
Bu yazımız da ilginizi çekebilir: İŞE İADE DAVASI |
HİZMET TESPİT DAVASINDA İSPAT
İşçi tarafından açılacak hizmet tespit davasında hem işçiye hem de işverene ispat yükümlülükleri getirilmiştir. İşçi davayı açmakla birlikte ilgili işyerinde ne kadar süre ile çalıştığını veya sigorta primlerinin eksik yatırıldığını; işveren ise SGK’ na doğru bilgilendirme yaptığını ispat etmesi gerekir.
Hizmet tespit davasında işçi veya işveren; yazılı sözleşme, tanık, e-posta, maaş bordrosu, kamera kayıtları, puantaj kayıtları, resmi kurumlara yazılan yazılar, banka dekontları gibi delillere dayanarak iddiasını ispatlayabilir.

HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu m.86’ya göre; “…Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır…”
Kanunda açık bir biçimde hizmet tespit davası belli bir süre ile sınırlandırılmıştır. Hizmet tespit davasının hak düşürücü süre 5 yıldır. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2023/11694 E. ile 2023/13557 K. numaralı ve 27.12.2023 tarihli kararı hizmet tespit davasında 5 yıllık zamanaşımının nasıl uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Buna göre;
506 sayılı Kanun’un 79/10 uncu maddesi hükmüne göre; Kurum’a bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir.
Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır.
Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kurum’a verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez.
Ne var ki; sigortalının Kurum’a bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kurum’a bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kurum’a bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kurum’a bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu, başlangıç alınmalıdır.
8 Eylül 1999 Tarihinden Önce Sigorta Girişinin Olması
Ülkemizde yapılan kanun değişiklikleri nedeniyle Emeklilikte Yaşa Takılanlar hakkında olumlu gelişmeler gerçekleştirilmiştir. Burada en önemli kıstas ise 8 Eylül 1999 tarihinden önce sigorta giriş kaydının yapılmış olmasıdır. 8 Eylül 1999 tarihinden önce sigorta giriş kaydı bulunulması halinde, prim günleri eksik yatırılanlar veya hiç yatırılmayanlar hakkında 5 yıllık hak düşürücü süre uygulanmayacaktır. Zira Yargıtay kararları ve ilgili yönetmelikler gereğince sigortalılık işe giriş kaydı vb. belgelerin bulunduğu hallerde hizmet tespit davasında hak düşürücü süre uygulanmayacaktır. Yargıtay kararlarınca hizmet tespit davasında hak düşürücü süreyi ortadan kaldıran durumlar;
Müfettiş durum tespit tutanağı ya da tahkikat raporlarıyla çalışma tespit edilmişse,
Asgari işçilik incelemesi neticesinde işverenden sigortalının primleri Kurumca icra yoluyla tahsil edilmişse,
İşveren imzalı ücret tediye bordrosunda sigortalıdan sigorta primi kestiğini açıkça gösterdiği halde sigorta primini kurumca yatırmamışsa,
Sigortalı durumundayken memurluğa geçmiş olursa,
İşe giriş bildirgesi Kuruma süresinde verilmiş; fakat bordrosu ve primi SGK’ na intikal ettirilmemişse,
İşçilik hakları tazminatlarına ilişin aynı döneme ait kesin hüküm niteliğini taşıyan yargı kararları varsa hizmet tespit davalarında hak düşürücü süre uygulanmamaktadır.
Yargıtay kararlarınca belirtilen belgelerin varlığı halinde SGK’ nun işçinin ilgili işyerinde çalışmasından haberdar olduğu ve hizmet tespiti bakımından hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceğini kabul etmiştir.
HİZMET TESPİT DAVASINDA ARABULUCULUK
İşçi-işveren arasında doğan uyuşmazlıklarda zorunlu arabulucuk şartı bulunmaktadır. Hizmet tespit davasının da işçi ve işveren arasında yaşanan uyuşmazlıklardan kaynaklanması nedeniyle dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulması gerekir. Tarafların arabulucu huzurunda anlaşmaması halinde işçi hizmet tespit davasını açabilir.
GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Hizmet tespit davasında görevli mahkeme, iş uyuşmazlıklarını çözmekle yükümlü olan İş Mahkemeleri’dir. İş Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Yetkili mahkeme ise, genel kural olarak davalı işverenin yerleşim yeri veya işin yapıldığı yer mahkemesidir.
Yorumlar